Horlama Nedir?
Horlama, genellikle uyurken kasların gevşemesi ya da hava yolunun belli ölçüde de olsa tıkanmasıyla beraber ortaya çıkan durumu ifade eder. Horlamayla beraber çıkan gürültülü ses ise hava yolunda yer alan dokuların birbirine değmesi neticesinde meydana gelen titreşimin doğal bir sonucudur. Yetişkinlerin büyük bir kısmında zaman zaman horlama kendini var edebilir ancak bunun belli bir süreklilik içinde kendini tekrar etmesi, önemli sağlık sorunları için bir referans oluşturabilir.
Üst solunum yollarında gerçekleşen yumuşak doku titreşimleri, horlama sorununu kaçınılmaz kılar. Söz konusu titreşimlerin arkasında yatan ana neden, havanın görece dar bir alandan geçmeye çalışmasıdır.
Horlamanın şiddeti, süresi ya da sıklığı, herkeste birbirinden farklı düzeylerde olabilir. Genel olarak horlama vakaları olağan karşılanır ve ciddi sağlık sorunlarına işaret etmez. Fakat şiddeti ve sıklığı oldukça yüksek olan horlama vakaları, başta uyku apnesi olmak kaydıyla pek çok solunum sorununun bir habercisi olabilir.
Horlamanın Belirtileri Nelerdir?
Genellikle haftada 1-2 günle sınırlı olduğu sürece endişe verici bir durumu beraberinde getirmez. Fakat haftanın en az 4-5 günü uzun saatler boyunca horlamanın devam etmesi, uyku bozukluğu rahatsızlıklarının açık bir göstergesidir. Bunun yanı sıra horlamayla beraber oluşan belirtiler, kimi hastalıkların erken dönemde keşfedilmesine yardımcı olabilir. Horlamaya dair genel belirtiler şu şekilde aktarılabilir:
Horlamanın Nedenleri Nelerdir?
Horlama tedavisinde durumun nedenlerin somut olarak saptanabilmesi kritik bir rol oynar. Horlamada genel olarak genetik faktörlerden hormonal değişimlere, burun içi problemlerden obezite rahatsızlıklarına kadar birçok nedenden söz etmek mümkündür. Hava yolundaki daralmanın artması, hava akışının da sertleşmesine neden olur. Bu durum, doku titreşimini ve horlamanın yarattığı etkiyi yükseltir. Horlama rahatsızlığının en temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
Horlama Oluşumundaki Risk Faktörleri Nelerdir?
Horlamanın oluşumunda birçok faktör etkili olabilir. Bu faktörler çoğunlukla solunum yollarının görece daralmasına yol açarak horlamanın şiddeti üzerinde etkili olur. Risk faktörleri herkes için birbirinden farklı seviyede olabilir. Öncelikle geniz eti büyüklüğü ya da ağız yapısı gibi anatomik unsurlar, önemli risk faktörleri arasında sayılabilir. Öte yandan fazla kilolu bireyler için de risk oldukça yüksektir. Obezite problemi, uyku apnesi ve horlama gibi durumların görece daha kolay şekilde ortaya çıkmasına neden olabilir.
Boyun bölgesinde yer alan ekstra dokular, hava yolunun daha da kısıtlanmasına yol açar. Aynı şekilde burun yapılarının biçimi de bu yolları daraltabilir. Septum deviasyonu olan bireylerin horlama ihtimali daha fazladır. Tüm bunların yanında postmenopoz, hamilelik, yaşlılık, yoğun şekilde alkol ya da sigara kullanımı ve burun tıkanıklığına yol açan alerjiler diğer risk faktörleri arasında yer alır.
Uyku Pozisyonlarının Horlama Üzerindeki Etkisi Nedir?
Kimi uyku pozisyonları, kişinin gece boyunca normalden çok daha gürültülü bir şekilde horlamasına yol açar. Söz konusu durum bilhassa sırt üstü uyumayı benimseyen kişilerde gözlemlenir. Sırt üstü yatılması durumunda dil kökü aşağı kayar ve nefes yolunu daraltır.
Doğru pozisyonda uyumak, kişinin hem daha az horlamasını hem de çok daha verimli bir şekilde nefes alabilmesini sağlar. Yan uyumak, horlamanın etkisini ve yoğunluğunu görece düşüren bir unsurdur. Uyku pozisyonunu ayarlamakta zorluk çeken kişiler, yan uyumaya zorlayan duruş alarmlarından, yatak tamponlarından, yatak başını yükselten ayarlanabilir yataklardan faydalanabilir.
Horlama Teşhisi ve Tedavi Süreci
Horlama vakalarının teşhis ve tedavi süreçlerinde birçok yöntemden yararlanılabilir. Horlama şikâyetiyle uzman hekime başvurulduğu zaman horlamanın düzeyi, kişinin sağlık geçmişi ve yaşam tarzına ilişkin detaylar saptanır.
Genel olarak ilk aşamada hastanın ne sıklıkla horladığı, horlama sesinin ne düzeyde olduğu ve gün içinde kendini yorgun hissedip hissetmediği öğrenilir. Eğer çok daha ciddi bir uyku bozukluğundan şüphe ediliyorsa hekim, polisomnografi adı verilen uyku testine öncelik verebilir.Uyku testinde kişinin beyin dalgası aktiviteleri, nefes alma ve nefes durmaları, oksijen düzeyi, kalp atış hızı, uyku esnasında gerçekleştirdiği hareketler ve uyku döngüleri analiz edilir.
Ameliyatsız horlama tedavileri; yaşam tarzında ciddi değişiklikler, ilaçlar, oral aparatlar ve burun şeritleri gibi unsurları içinde barındırır. Bunun yanında şiddet düzeyi yüksek olan horlama vakalarında cerrahi çözümlere yönelmek gerekir. Bu tip ameliyatlarda temel amaç, fazla olan dokuyu ufaltmak/çıkarmak ve böylece hava akışını rahatlatmaktır. Septoplasti, Konka Küçültme, UPPP (Uvulopalatofaringoplasti), Adenoidektomi ve Tonsillektomi, Dil Kökü Küçültme sık tercih edilen cerrahi yöntemler arasındadır.
Septoplasti
Septum deviasyonu görülen bireylere burun içindeki kıkırdak ve kemiklerin yeniden şekillendirildiği septoplasti önerilebilir. Hava yollarını genişleten bu operasyon, horlama olasılığını düşürebilir.
Konka Küçültme
Horlama tedavisinde konka küçültme, burun tıkanıklığına neden olan alt burun konkalardan bir veya her ikisinin cerrahi olarak küçültülmesini içeren bir prosedürdür.
UPPP (Uvulopalatofaringoplasti)
Horlama ve obstrüktif uyku apnesi gibi solunum sorunlarının tedavisinde kullanılan cerrahi bir prosedürdür. Bu işlem, hava yolunun genişletilmesine ve daha iyi hava akışının sağlanmasına yardımcı olarak horlamayı ve uyku apnesini hafifletebilir.
Adenoidektomi ve Tonsillektomi
Horlama ve uyku apnesi gibi durumların tedavisinde bademciklerin alınması olan tonsillektomi ameliyatı önerilebilir. Benzer şekilde adenoidektomi yani geniz eti ameliyatı da burnun arkasındaki fazla dokunun alındığı ve uyku kalitesini artırıldığı bir cerrahi yöntemdir.
Dil Kökü Küçültme
Horlamanın nedenlerinden biri olarak kabul edilen dil kökünün fazla büyük olması veya burun tıkanıklığına yol açan bir dil pozisyonunun düzeltilmesi amacıyla uygulanan cerrahi bir işlemdir. Bu prosedür, obstrüktif uyku apnesi ve horlama tedavisi için uygulanır.
Yaşam Tarzı Horlamayı Etkiler mi?
Yaşam tarzı değişiklikleriyle belli ölçüde de olsa horlama probleminin önüne geçilebilir. Tıbbi tedavilerden bağımsız olarak kişinin yaşam tarzında gerçekleştirebileceği temel değişiklikler şunlardır:
UYKU APNESİ NEDİR?
Uyku apnesi, uyku sırasında üst solunum yolunun tıkanması ile solunumun tekrar tekrar durup başladığı ciddi bir uyku bozukluğudur. Bu, hava yollarının tıkanması (obstrüktif uyku apnesi) ya da beynin solunumu doğru şekilde kontrol etmemesi (merkezi apne) nedeniyle olur. Uyku apnesi sırasında üst solunum yolunun açık kalmasını sağlayan kaslarda gevşeme olur, dil kökü veya yumuşak damağın veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az 10 saniye nefes alamamak uyku apnesi olarak adlandırılır.
Bu tıkanıklık, birkaç saniyeden dakikalara kadar sürebilir. 1 saat içerisinde 30 veya daha fazla kezde gerçekleşebilir. Uyku apnesi sırasında solunum çabası sürse de, bir süre sonra daha da artan bu çaba beyni uyarır ve hava yolu açılır. Solunumu durana kadar horlayan kişi, gürültülü bir homurdanma ile yeniden nefes almaya ve horlamaya devam eder.
UYKU APNESİ TİPLERİ NELERDİR?
Uyku esnasında nefes almayı durduran uyku apnesinin 3 tipi bulunur. Bunlar santral, obstrüktif (tıkayıcı) ve mikst (karma) olarak açıklanır.
Santral Uyku Apnesi
Santral uyku apnesi, uyku esnasında nefes alma dürtüsünü gerçekleştiren kasların sinyal göndermemesi durumunda ortaya çıkan uyku apnesi tipidir.
Obstrüktif Uyku Apnesi (Tıkayıcı)
Uyku kalitesinde ciddi etkisi bulunan obstrüktif uyku apnesi, hava yolundaki işlev kaybından dolayı oksijenin vücuda az girmesine neden olan apne tipidir. Uykunun kesilmesinden kaynaklı olarak ataklara da neden olur.
Mikst Uyku Apnesi (Karma)
Mikst uyku apnesi, kişilerde obstrüktif ve santral uyku apnesi ile beraber görülen apne türüdür.
UYKU APNESİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
En önemli semptomu uykuda solunumun durması olan uyku apnesinin belirtileri şunlardır:
Ayrıca baş ağrısı, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, depresyon, sabah dinç uyanamama ve aşırı derecede uykulu olmak ve yorgunluk hali ise uyku apnesinin gündüz gözlenebilen belirtileri arasındadır.
UYKU APNESİ NEDEN OLUR? RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Uyku apnesinin nedeni, boğazdaki kasların havanın geçeceği alanı kapatacak şekilde gevşemesidir. Üst solunum yolundaki darlıklar çocukluktan itibaren, solunum yolunun yıpranmasına sebep olabilir ve bu da uyku apne sendromuna neden olabilir. İşte uyku apnesinin yaygın nedenleri:
UYKU APNESİ TANISI NASIL KONULUR? PSG NEDİR?
Uyku apnesi testi, hastalığın tespiti ve tedavisi sürecinde en önemli aşamadır. “Polisomnografi” denilen uyku apnesi testi tüm gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedildiği bir testtir. Bu testle birlikte elektroensefalografi (EEG), elektrookülografi (EOG), elektrokardiyografi (EKG), elektromiyografi (EMG), göğüs ve karın hareketleri kaydını içeren solunum eforu, burun ve ağızdan hava akımı kaydı, oksijen satürasyonu, vücut pozisyonu gibi 8 parametrenin gece boyunca 7 saat süre ile takibi sağlanmaktadır.
Uyku apnesi testi olan Polisomnografi yani uyku testi, uyku sırasında beyin dalgaları, göz hareketleri, ağız ve burundan hava akımı, horlama, kalp hızı, bacak hareketleri ve oksijen seviyelerinin ölçümü esasına dayanır. Uyku apnesi testini yaptırabilmek için hastaların bir gece uyku odasında kalmaları gerekir. Test sırasında vücudun çeşitli noktalarına bağlanan kablolarla alınan sinyaller odanın dışındaki bilgisayara aktarılır. Sabaha kadar alınan bu kayıtların incelenmesiyle, uyku süresince solunumun kaç defa durduğu, ne kadar süre ile durduğu, durduğunda oksijen değerlerinin ve kalp hızının nasıl etkilendiği ve derin uykuya dalınıp dalınmadığı gibi birçok parametreye bakılabilir.
UYKU APNESİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Uyku apnesi tedavisinde ilk yapılması gereken obezite söz konusu ise bu durumun aşılmasıdır. Eğer üst solunum yollarında belirgin anatomik darlıklar var ise hastanın Kulak Burun Boğaz uzmanı tarafından cerrahi girişim yönünden değerlendirilmesi gerekir.
İleri derecede uyku apnesi tedavisinde ise pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisi uygulanmalıdır. Tedavi etkisine ve hastanın tercihine göre otomatik ayarlarda düzenleme yapılarak ya da sabit basınçlı cihaza geçilerek hasta takibe alınmalıdır. Uyku apnesi makinesi olarak da bilinen CPAP cihazı kullanmakta güçlük çeken ya da hafif derece vakalarda ağız içi aparey ile alt çene öne alınarak dilin geriye düşüp üst solunum yolunu tıkaması önlenebilir. Uyku apnesinin özgün tedavisi, hava yolunu devamlı açık tutacak şekilde basınçlı hava veren cihazların kullanımıyla sağlanmaktadır.
PAP (pozitif havayolu basıncı) cihazları yani halk dilinde uyku apnesi maskesi üst hava yollarının uyku sırasında açık kalmasını sağlayarak uyku apnesini önlemektedir. Gece boyunca yüze sıkıca oturan silikon bir maskeyle basınçlı hava veren bu cihazlar, başlangıçta hasta için rahatsız edici görünebilmektedir. Buna rağmen, sabah dinlenmiş ve uykusunu almış olarak uyanan hastalar cihazı kolaylıkla kabul etmektedir. Hastaya hangi cihazın uygun olduğunu tespit etmek ve apnelerin yok olduğu veya minimum sayıya indiğini görmek için ikinci bir gecenin uyku laboratuvarında geçirilmesi gerekmektedir. Cihazla uyku apnesi tedavisinin ardından uyku apnesi sorunundan kurtulan kişilerin yaşam kaliteleri yeniden yükselmektedir.
UYKU APNESİ VE HORLAMA ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Uyku apnesi, uyku esnasında solunumun kesilmesi ve vücudun oksijensiz kalması durumudur. Horlama ise uyku esnasından hava yollarında oluşan titreşimin sebep olduğu gürültü olarak tanımlanır.