Baş – Boyun

KBB pratiğinde kulak, burun hastalıklarının yanı sıra boğaz ve boyun bölgeleri de önemli yer kaplamaktadır.

Sindirim ve solunum sisteminin ortak parçası olan dudaklar, ağız boşluğu, boğaz ve daha altında yer alan yemek borusu başlangıcı ve gırtlak- soluk borusu günlük KBB hekimliğinde sık karşılaşılan problemler içerir.

Bu problemler istrahat ve destek tedavisi ile giderilebilecek hastalıklar ile hayatı tehdit eden hastalıklar arasında geniş bir yelpazede yer alırlar.

Bölümlere göre karşılaşılabilecek hastalıklar, bu hastalıkların semptomları ve kısaca tedavilerine bakacak olursak;

  1. GENİZ ETİ VE BADEMCİK HASTALIKLARI
  • ADENOTONSİLLER HİPERTROFİ (GENİZ ETİ VE BEDEMCİK BÜYÜKLÜĞÜ)

Adenoid (geniz eti) ve tonsil (bedemcik) dokusu yeni doğan döneminde küçüktür. Bağışıklık sisteminin bir parçası olan bu dokular 5 yaşına kadar büyür ve 7-8 yaşından sonra da giderek küçülmesi beklenir. Özellikle büyüme döneminde bazı çocuklarda bu büyüme üst solunum yollarını tıkayarak geceleri horlama, ağzı açık uyuma ve huzursuz uyku gibi problemlere yol açabilir. Gün içinde ise yutma güçlüğü ve iştahsızlığa ol açabilir. Ciddi tıkanıklıklarda ise uykuda solunum durmalarına yol açarak gün içi uyuklamalara saldırganlığa ve öğrenme güçlüğüne yol açabilir. Çocukların aksine geniz eti ve bademcik büyüklüğü erişkinlerde nadir rastlanır. Klinik muayene ile tanı konulur ve tedavisi cerrahidir.

  • AKUT TONSİLLİT (BADEMCİK İLTİHABI)

Özellikle çocukluk döneminde sıktır. Boğaz ağrısı sonrası eşlik eden ateş, yutmada zorluk, terleme, baş ağrısı, halsizlik gibi şikayetler eşlik eder. Genellikle geniz eti iltihabı da buna eşlik eder. Boyunda hassas bezeler yer alabilir. Daha sıkılıkla virüsler etken olarak saptanır ancak bakteriyel bademcik iltihabı ile viral bademcik iltihabı kolaylıkla ayırt edilemez. Bir bakteri türü olan grup A ᵝ hemolitik streptokok enfeksiyonları sonrasında kalp ya da böbrek gibi diğer organlar etkilenebilmektedir. Bu bakterinin tanısı boğaz kültürü ile rahatlıkla konulabilmektedir. Akut tonsillitin tedavisi antibiyotik ve ateş düşürücüler ile yapılır. sıvı kaybının arttığı bir durum olduğu için bol sıvı alımı ve istrahat önerilir. Tedavi başlandıktan 24 saat sonra bulaşıcılığı kalmaz ve çocuklar okula devam edebilir.

  • REKÜRREN (TEKRARLAYAN) TONSİLLİT/ ADENOİDİT

Bir yılda 4-7 arası, birbirini takip eden 2 yılda beş enfeksiyon atağı gelişmesi olarak tanımlanır. Tedavi akut dönemde akut tonsillitdeki gibi iken akut dönemin atlatılması sonrası cerrahidir.

  • KRONİK ADENOİDİD- KRONİK TONSİLLİT

Dirençli kötü kokulu burun akıntısı, geniz akıntısı, kötü kokulu nefes kronik geniz eti iltihabını gösterir iken; sürekli boğaz ağrısı, kötü kokulu nefes, boğazdan kötü kokulu artıkların gelmesi ve boyunda eşlik eden bezeler kronik bademcik iltihabını gösterir. Tedavisi cerrahidir.

  • NAZOFARENKS- TONSİL KİTLELERİ VE MALİGNİTELERİ (GENİZ VE BADEMCİK KİTLE VE KANSERLERİ)

Nazofareks anjiofibromu: Genizde görülen iyi huylu en sık tümördür. İyi huylu ancak agresif bir kitledir. Genellikle 12- 16 yaş arası erkek çocuklarda görülür. İlerleyici burun tıkanıklığı ve belirgin sebebi olmaksızın ortaya çıkan burun kanamaları en sık hekime başvuru nedenidir.  Tanı KBB hekimi tarafından muayene ve radyolojik tetkiklerle konulur; tedavisi cerrahidir.

Nazofarenks kanseri: Genizde yer alan kötü huylu bir tümördür. Genetik faktörler, EBV isimli virüs, sigara ve endüstriyel tozlar en sık karşılaşılan risk faktörleridir. Yetişkin bir kişide sonradan ortaya çıkan burun tıkanıklığı, tek kulakta dolgunluk;işitme azlığı ve boyunda ağrısız beze oluşumu en sık hekime başvuru nedenidir. Tedavisi radyoterapidir. Tekrarlama ya da ışına cevap alınamama durumlarında cerrahi yöntemler kullanılır.

Tonsil kanseri: Bademciğin kötü huylu tümörüdür. Genellikle ileri yaşlarda saptanır. Genetik ve çevresel nedenlerin yanı sıra tütün (sigara içme, puro ve pipo kullanımı) en belirgin rol oynayan maddedir. Uzun süre geçmeyen boğazda takılma hissi, yutkunma güçlüğü ve ya yutkunma sırasında ağrı şikayeti ile hekime başvuru olurken sadece boyunda büyüyen beze ile de başvuru çok sıktır. Tedavisi cerrahidir. Gerekli durumlarda radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanabilir.

  1. AKUT VE KRONİK FARENJİT

Ağız ve burun boşluğunun arkasında farenks denilen boğaz kısmında yer alan mukoza ve burada bulunan yapıların mukozasının iltihaplı hastalığıdır. Kış aylarında sıktır ve bulaşıcıdır. Ani başlayan farenjitte yeni oluşan ve ciddi rahatsızlık veren boğazda ağrı, yanma, yutkunmada ağrı gibi şikayetler vardır. Bazı etkenler burun mukozasını da tutarak burunda akıntıya neden olurlar. Bakteriler de aynı tabloyu yapabilir ancak genellikle etken virüslerdir. Antibiyotik ve ya şikayetleri azaltacak sprey vb gibi destek tedavileri ile yok olur.

Kronik farenjitte ise uzun süreden beri var olan ancak çok şiddetli olmayan şikayetler vardır. Yine virüsler neden olabilir ancak karşımıza sıklıkla uzun süreli tahrişe neden olan sigara- alkol kullanımı, alerji, burunda uzun süreli tıkanıklık nedeniyle ağızdan nefes alma, mideden asit kaçağı, aşırı sıcak ya da soğuk besinleri tüketme gibi nedenlerle çıkar. Tedavisi akut farenjite göre daha zordur. Semptomatik tedavinin yanı sıra bu uzun süreli tahrişe neden olan faktörleri de ortadan kaldırmak gerekir.

  1. DUDAK DİL VE AĞIZ BOŞLUĞU HASTALIKLARI

Oral kavite olarak isimlendirilen bölge ağız içi mukozası, diş etleri, damak, dil, ağız tabanı ve dudak mukozasını içerir. Burada birçok iyi huylu olarak nitelendirilebilen lezyonlar saptanmaktadır. Bu lezyonların bir kısmı maligniteye dönüşebilmesi ya da öncülü olması açısından önemlidir.

Oral kavitenin kendi hastalıkları da sık olmasına rağmen birçok sistemik hastalık da bu bölgede tutulum yapabilmektedir. Cilt hastalıklarının bir kısmı da bu ağız içi mukozayı da tutarak ilk belirtilerini bu bölgede verebilirler.

  • STOMATİT (AĞIZ İÇİ İLTİHABI)

Uçuk: çocukluk çağında tüm ağız mukozasını tutabilen hızla patlayan ve 7-10 gün içerisinde iyileşen veziküller şeklinde ortaya çıkar. Tekrarlayan formu ise güneşe maruziyet, stres, ya da başka hastalıkların bağışıklık sistemini zayıflatması sonucu dudak mukozası ile deri sınırında veziküller olarak ortaya çıkar. Tedavisinde bağışıklık sisteminde ek bir problemi olmayan hastalarda ortaya çıkmasına neden olan virüse karşı kremler kullanılırken, bağışıklık sisteminde problemi olanlarda bu ilaçlar sistemik olarak kullanılır.

Oral aft: bi kaç haftada gerileyen ağrılı yüzeyel mukoza kayıplarıdır. Travma, alerji, stres, hormonal değişiklikler gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Folat B12 vitamini ve demir eksikliği gibi durumlarda da ortaya çıkabilmektedir. Sık tekrarlayan oral aftlarda altta yatan sistemik bir hastalık olup olmadığı araştırılmalıdır. Özel bir tedavisi yoktur. Amaç ağrıyı azaltıp iyileştirmeyi hızlandırmaktır. Ağız hijenini sağlanmasının yanı sıra gargara ve lezyon üzerine sürülebilecek kremler faydalıdır.

Kandidiazis (mantar) : klasik formunda yüzeyden kolayca sıyrılabilen mukoza üzerinde beyaz plaklar yer alır. Bu plaklar kaldırıldığında altında hassas kızarık bir mukozal alan kalır. Kötü ağız hijeni, antibiyotikli ya da antiseptikli gargaraların fazlaca kullanılması, dudak yalama alışkalığı gibi alışkanlıkların yanı sıra diabet, antibiyotik kullanımı, kortizon tedavisi, gebelik gibi sistemik nedenler de kandidiazise yatkınlık oluşturur. Hastalığın hafif formlarında mantar etkili gargaralar kullanılırken, bağışıklık sistemi zayıf ve ileri kandida enfeksiyonu olan hastalarda sistemik mantar ilaçları kullanılır.

  • KANSER ÖNCÜLÜ LEZYONLAR:

Lökoplaki: mukoza üzerinde yer alan beyaz renkli, iyi sınırlı lezyonlardır. %4-6 arasında kötü huylu lezyona dönüşebilme ihtimali vardır. Sigara ve tütünü değişik şekillerde kullananlarda sıktır. Uzun süre sebat eden lezyonlara biopsi yapılamlıdır. Yakın takip önerilir.

Oral liken planus: deri tırnak ve mukozaları tutan lezyonlardır. Ağız içi mukozada beyaz dantelimsi lezyonlar olarak görülürler. Hastaların bir kısmında ağızda kuruma, yanma, hassasiyet, ağrı gibi şikayetler görülür. Tedavide amaç şikayetleri azaltmak ve düşük de olsa kötü huylu kitleye dönüşebilme ihtimaline karşı yakın takip etmektir.

Eritroplazi: kırmızı renkli, kötü sınırlı, yüzeyden hafifçe kabarık lökoplazi gibi kronik irritasyon sonucu oluşan lezyonlardır. Kanserleşme ihtimali lökoplaziye göre çok fazladır. Tedavisinde irritan faktör ortadan kaldırılır ve lezyon eksize edilir.

  • ORAL KAVİTE KANSERLERİ

Sıklıkla 50 yaş üzeri erkeklerde saptanır. Yaşla birlikte görülme sıklığı ve riski artar. Sigara ve alkol kullanımı sıklıkla nedenler arasında yer almaktadır. Kötü ağız hijyeni, uzun süreli travma maruziyeti (çürük diş vs) de riski arttıran faktörlerdir. En çok dil ve ağız tabanında rastlanır. Ağız içinde; özellikle dilde ve ağız tabanında yeni ortaya çıkan ve uzun süreli geçmeyen lezyonlar başka bir sebebe bağlanmadan önce muhakkak kanser olasılığı dışlanmalıdır. Hasta hekime başvurduğu sırada ağız içindeki kitlenin yanı sıra boyunda metastazı nedeniyle kitle saptanması da olasıdır. Tedavisinde hem kitle, hem de boyundaki metastatik odaklar cerrahi yolla çıkarılıp geriye kalan dokular da fonksiyonel işlevini geri sağlamak için rekonstrukte edilmektedir.

  1. LARENKS (GIRTLAK) HASTALIKLARI
  • LARENJİTLER (GIRTLAK ENFEKSİYONLARI)

Viral ve bakteriyel birçok nedenle ortaya çıkabilmektedirler. Üst solunum yolu enfeksiyonlarına da eşlik edebilir. En sık görülen şikayet ses kısıklığıdır. Ağrı özellikle yutkunma esnasında sıktır. Kulağa vuran ağrılar da larenjitler için tipiktir. Öksürük, nefes almakta sıkıntı ya da sesin tamamen kaybolması da görülebilmektedir. Akut olarak nitelendirilen formunda yaklaşık 7 gün sürerken çocuklarda daha sık saptanır ve ateş, solunum sıkıntısı daha ön plandadır. Kronik olanlar ise 1 haftadan daha uzun sürer ve ses kısıklığı, ağrı belirgindir. Bu hastalarda muhakkak endoskopik değerlendirme yapılarak kanser olasılığı dışlanmalıdır. Tedavide kortizonlu ilaçlar ve/ veya antibiyotikler tercih edilir.

  • NODÜL- POLİP

Larenksinde bu lezyonlardan biri olan hastaların genellikle yakınmaları ses kısıklığıdır. Bu lezyonlar çok büyük olursa solunum sıkıntısına da neden olabilmektedir.

Vokal kord (ses teli) nodülleri: erişkin ve çocuklardaki ses kısıklığının en sık sebebidir. Çok konulan ve mesleklerini sesiyle icra edenlerde (öğretmen, ses sanatçısı vb) mesleklerde daha sık saptanır. Çocukluk çağında ise genellikle hırçın, çok bağıran çocuklarda görülmektedir. Kötü kullanılan ses sonrası ses tellerinin çarpışmasının en yoğun olduğu bölgelerde ortaya çıkarlar. Bu nodüllerin hastaya verdiği ilk şikayet ses kısıklığıdır. Rutin bir KBB muayenesinde kolaylıkla tanı alırlar. Tedavi ortam nemini arttırma, bol su içme ve konuşma terapisidir.

Vokal kord (ses teli) polipler: larenkste uzun süren herhangi bir enflamasyon durumunda ortaya çıkabilirler. Yumuşak dokunun arttığı yüzeyleri damarsal lezyonlardır. Genellikle şikayet ses kısıklığıdır. Sigara polip oluşumunu irritasyon ile arttırır. Erken dönemde tedavi irritanların ortadan kaldırılması ve ses terapisi iken bu tadaviye yanıt vermeyen ve geç dönem hastlarda tedavi cerrahidir.

  • REİNKE ÖDEMİ

Ses tellerinde bulunan yüzeyel hücrelerin altında yer alan yumuşak dokudaki artış nedeni ile ses tellerini yumuşak jelatinimsi bir dokunun kaplamasıyla oluşur. Genellikle ses tellerini sigara, öksürük, sürekli gırtlak temizleme ya da sesi yanlış kullanma gibi kronik olarak ses tellerini irrite eden hastlarda ortaya çıkar. Hastanın şikayeti genellikle sesin kalınlaşmasıdır. Ödem ilerledikçe ses kısıklığı da artmaktadır. Tedavisinde öncelikle irritanlar ortadan kaldırılmalı. Bu durumu şiddetlendirecek mideden asit kaçağı (reflü), alerji gibi ek durumlar tedavi edilmelidir. Dirençli vakalarda cerrahi uygulanabilmektedir. Reinke ödemini önemli kılan bir durum ise kanserleşme potansiyelinin olmasıdır.

  • LARENKS MALİGNİTELERİ (GIRTLAK KANSERİ)

Gırtlakta görülen kötü huylu kitlelerdir. Baş- boyunda görülen kanserlerin %30 unu oluştururlar. Ülkemizde en sık görülen kanserler sıralamasında 6. sırada yer almaktadır. İleri yaşta ve erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. Sigara en önemli risk faktörüdür. Yaklaışı 35 kat arttırdığı bilinmektedir. Diğer önemli risk faktörü ise alkol kullanımıdır. Alkol ve sigara kullanımında artmış miktar artmış risk demektir. Bir virüs olan HPV nin belirli alt tipleri ile enfeksiyon, kömür tozuna maruz kalma, diyette sebze ve meyvelerin yeterince tüketilmemesi gibi faktörler de riski arttırmaktadır.

Larenksin (gırtlak) konuşma ve alt solunum yollarının korunması gibi önemli fonksiyonlarını yerine getirebilmesi açısından larenks kanserinin erken teşhis ve tedavisi önemlidir. Ses telleri düzeyindeki kanserlerde ilk belirti ses kısılması iken, daha üst ve daha alt seviyelerde ses düzeninde bozulma, yutma sırasında ağrı ya da yutma zorluğu, nefes almada zorluk, sesli nefes alma, öksürükte kan bulunması (hemoptizi) gibi belirtiler olur. Ya da hiçbir bulgu vermeden boyuna yaptığı metastazları ile boyunda kitle olarak ortaya çıkabilirler.

Yapılan KBB muayenesi ve endoskopide kitle saptanması sonrası görüntüleme yöntemlerinden de yardım alınarak hem larensteki hem de boyundaki odaklar cerrahi operasyonla çıkarılır. Cerrahi tedavi ilk tercihtir ancak bazı uygun kanserlerde radyoterapi (ışın tedavisi) ve/ veya kemoterapi de tadavide tercih edilebilir.

  1. TİROİD BEZİ HASTALIKLARI

Tiroid bezi vücutta metabolizmayı ve kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormonları salgılayan önemli bir organdır. Bu bezin az ya da çok çalışması, büyümesi (guatr) gibi durumlar özellikle metabolizma üzerine etkili olan hormonların dengesini değiştirerek birtakım şikayetlere neden olurlar. Rutin KBB muayenesinin yanı sıra kanda bakılan serbest T3, T4, TSH düzeyleri de bize tiroid bezinin çalışması hakkında bilgi verir. TSH olarak nitelendirilen hormon tirois bezinden T3 ve T4 isimli hormonların salınmasını kontrol eder. Eğer tiroid az çalışmaya başladı ise T3 ve T4 düşük iken TSH hormonunun artmış olduğu saptanacaktır. Tam tersi bir neden ile tiroid bezi fazla çalışmaya başladı ise T3 ve T4 hormonları artacak TSH hormonu azalacaktır.

  • HİPERTİROİDİ:

Graves hastalığı (nedeni bilinmeyen otoimmun hastalıktır), tiroidit (tiroid bezinin iltihabı), sıcak tiroid nodülü, aşırı iyot kullanımı ve aşırı tiroid hormonu alımı gibi sebepler kanda aşırı derecede tiroid hormonu bulunmasına neden olurlar. Artan tiroid hormonları kilo kaybı, ellerde titreme, sinirlilik hali, çarpıntı, uyku bozukluğu, saçlarda incelme kırılma ve bazı durumlarda gözlerde öne doğru çıkma gibi belirtilere neden olur. Tedavisinde ilaçlardan, radyoaktif iyot tedavisinden ve cerrahiden yararlanılır.

  • HİPOTİROİDİ:

Tiroid bezinin yeterli çalışmamasına bağlı olarak kanda T3 ve T4 hormonlarının azalmasıdır. Bilinen en sık sebebi bilinmeyen bir şekilde triod bezinin fonksiyonunun bozulmasıyla ortaya çıkan haşimoto hastalığıdır. Bazı ilaçlar ya da radyoaktif ışın tedavisi de hipotroidiye yol açabilmektedir. Azalan tiroid hormonları kilo artışı, halsizlik, uyuklama hali, üşüme, hafıza zayıflığı, cilt ve saçlar ile ilgili problemler gibi belirtilere neden olur. Tedavisi eksik olan tiriod hormonlarının ilaç ile yerine konması ile yapılır.

  • GUATR:

Tiroid bezinin büyümesi olarak tanımlanır. Bu büyüme tiroid bezinin her yerinde eşit olabileceği gibi bir kısmında daha fazla olabilir. Nodül ya da kitle nedeniyle büyümüş tiroid bezi de guatr olarak adlandırılır. Basit guatr olarak adlandırılan guatrda tiroidin büyümesine bağlı genelde herhangi bir şikayet görülmez. Ancak çok büyüyen tiroid bezleri yemek borusu ya da soluk borusuna baskı yaparak, nefes darlığı ve/ veya yutma güçlüğüne sebep olabilirler. Genelde ağrı beklenen bir durum değildir ancak nodül içine kanamalarda ve ya tiroid bezi kanserlerinde saptanabilir.

  • TİROİD NODÜLLERİ

Nodül tiroid bezi içinde oluşan anormal doku topluluklarıdır. Tek bir adet ya da birden çok (multinodüler guatr) bulunabilirler. Çok büyük olmayan nodüller rastlantısal olarak saptanırken, büyük nodüller boyunda şişlik yada çevrede oluşturdukları bası etkisi ile semptom verirler. Nodüller yapılan tiroid sintigrafisinde sıcak, ılık ve soğuk olarak üçe ayrılırlar. Ilık olanlar tiroidin kendi dokusuyla eş fonksiyonda iken, sıcak olanlar fazlaca hormon salgılayıp hipertiroidi yapabilirler. Soğuk olanlar ise hormonal olarak aktif değildir ancak malignite riski taşımaları nedeniyle yakın takip ya da ileri tetkik gerektirirler.

  • TİROİD KANSERİ

Tiroid bezinde yer alan hücrelerden köken alan kötü huylu tümörlerdir. Kadınlarda daha sık rastlanırlar. Özellikle çocukluk çağında bu bölgeye radyasyona maruz kalmış hastalar risk taşımaktadır. Bazı genetik faktörler ve ailesel olarak adlandırılan faktörler de bu kansere yatkınlık oluşturur. Tiroid kanserleri genellikle erken dönemde bir şikayete neden olmaz ve sıklıkla rutin KBB muayenesinde şüphelenilmesi üzerine tanı alırlar. Bazı hastalarda boyunda şişlik, ağrı, yutma ve nefes almada güçlük gibi şikayetlere neden olabilirler. Erkek hastada ultrasonografide saptanan nodülün tek olması ve sintigrafide soğuk nodül olarak saptanması kanser açısından şüphe uyandırır. Tanı ultrasonografi eşliğinde biopsi ile konulur. Tedavi cerrahidir. Cerrahi sonrası bazı durumlarda ek radyoaktif ilaç tedavisi alınması gerekebilir.

  1. BOYUN KİTLELERİ

Boyun kitleleri KBB pratiğine sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Boyunda çeşitli organ ve dokuların bulunması sebebiyle bu kitlelerin de nedenleri çeşitlidir. Doğumsal, enfeksiyona bağlı ya da tümöral nedenlerle ortaya çıkabilen bu kitleler ayrıntılı değerlendirme gerektirir. Hastanın öyküsü de bu konuda büyük yardımcı olacaktır. Kitlenin ortaya çıkış zamanı, büyüme hızı, ağrılı olup olmadığı, yakın zamanda geçirilmiş bir üst solunum yolu yada dental enfeksiyon olup olmadığı,ateş, kilo kaybı, iştahsızlık, ses kısıklığı, işitme azlığı, kanlı tükürme gibi durumlar ayrıntılı sorgulanır. Fizik muayenenin yanı sıra radyolojik muayene ve laboratuardan da destek alınarak nedeni belirlenir ve nedenine göre medikal ya da cerrahi tedaviye karar verilir.